YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2015/11293
Karar Numarası: 2015/13911
Karar Tarihi: 01.12.2015
TEBLİGATA İLİŞKİN YASAL HÜKÜMLERİN GÖZDEN UZAK TUTULMAMASI VE UYGULANMASI ZORUNLUDUR
TEBLİGAT BİLGİLENDİRME YANINDA BELGELENDİRME ÖZELLİĞİ DE BULUNAN BİR USÛLİ İŞLEMDİR TEBLİĞ İLE İLGİLİ TEBLİGAT KANUNU VE TÜZÜK HÜKÜMLERİ ŞEKLİDİR
YASAYA UYGUN BİÇİMDE TARAF TEŞKİLİNİN TAMAMLANMASINDAN SONRA İŞİN ESASINA GİRİLMESİ DELİLLER TOPLANARAK BİR SONUCA ULAŞILMASI ASILDIR
DAVALIYA USÛLÜNE UYGUN OLARAK DAVA DİLEKÇESİNİN TEBLİĞİ İLE TARAF TEŞKİLİ SAĞLANDIKTAN SONRA YANLARIN GÖSTERECEKLERİ KANITLARIN TOPLANMASI VE HASIL OLACAK SONUCA GÖRE BİR KARAR VERİLMESİ GEREKİR
ÖZETİ: Yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması asıldır. Değinilen işlemleri nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usûli işlemdir. Tebliğ ile ilgili Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümleri şeklidir. Bu nedenle, tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur. O hâlde, yukarıda belirtilen işlemler yapılmaksızın ve ilkeler göz ardı edilerek sonuca gidilmiş olmasının doğru olduğu kabul edilemez. Esasen, taraf teşkilinin sağlanması Anayasanın 90/son maddesi delaletiyle AİHS'nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir. Bu durumda dava dilekçesinin tebliğinin yöntemine uygun olduğu söylenemez. Bunun sonucu olarak davalının eldeki davada savunma hakkını kullanamadığı ortadadır. Öyle ise mahkemenin 20.11.2013 tarihli temyiz isteğinin süreden reddine ilişkin kararının ve kesinleşme şerhinin ortadan kaldırılmasına karar verildikten sonra, işin esasının incelenmesinde; davanın davalıya usulen bildirilmediği, davada taraf teşkilinin yasaya uygun biçimde sağlanmadığı sonucuna varılmaktadır. Hâl böyle olunca, davalıya usûlüne uygun olarak dava dilekçesinin tebliği ile taraf teşkili sağlandıktan sonra yanların gösterecekleri kanıtların toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, usulüne uygun olarak taraf teşkili sağlanmaksızın işin esası bakımından yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş, mahkemece temyiz isteğinin süreden reddine dair verilen ek karar yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01.12.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı &S230;&S230;&S230;&S230;&S230;.. ve vekili Avukat &S230;&S230;&S230;&S230;.. geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi &S230;&S230;&S230;&S230;&S230;&S230; tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup davalıya, dava dilekçesi ve duruşma gününü bildiren davetiye gönderilmiş ise de, adı geçenin belirtilen adreste tanınmadığından ve mahalle muhtarınca, muhatabın kaydının bulunmadığını bildirdiği şerhiyle tebligat evrakı merciine iade edilmiş, zabıtaca yapılan araştırmada davalının ikamet ettiği adres tespit edilememiş, bunun üzerine de mahkemece başka adres araştırılması yapılmamış, davacı vekilinin talebiyle davalıya Tapu Müdürlüğüne beyan ettiği (aynı zamanda dava dilekçesinde gösterilen) ikamet adresine Tebligat Kanununun 35. maddesine göre 29.11.2007 tarihinde tebligat yapılmış, davalının yokluğunda yargılamaya devam olunarak hüküm kurulmuş, karar da bu şekilde tebligata çıkarılıp kesinleşme şerhi verilmiş; davalı temyizinde dava dilekçesinin ve gerekçeli kararın usulüne uygun olarak kendisine tebliğ edilmediğini, tebligatların yapıldığı adresten başka bir adreste ikamet ettiğini, savunma hakkının kısıtlandığını ileri sürmüştür.Bilindiği üzere,7201 Sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.Davalının, temyiz dilekçesine eklediği çekişmeli taşınmazın vergilerine ilişkin 2000, 2002 ve 2008 yıllarına ait davacı Gaziosmanpaşa Belediyesi tahsilat makbuzlarına göre davalının "Polathane mahallesi, Şafak sokak, No: 12/8 Akçaabat/Trabzon" adresinin yazılı olduğu görülmektedir. Bu durumda davacı belediyenin davalıya ait tahsilat makbuzlarındaki adresini bildiği gözetilerek tebligat yapılan adresin ( muhatabın bilinen son adresi ) olup olmadığı araştırılmaksızın hem gerekçeli kararın hem de dava dilekçesi ve duruşma gününün usûlüne uygun olarak tebliğ edildiğini söyleyebilme olanağı yoktur.Dolayısıyla temyiz isteğinin süresinde bulunduğu kabul edilmelidir.Mahkemece, her ne kadar gerekçeli kararın 17.07.2008 tarihinde kesinleştiğine dair şerh verilmiş ise de, davalıya yapılan tebligatların usûlsüz olması nedeniyle şeklen verilen kesinleşme şerhi de usûlsüz olup, anılan kesinleşme şerhine itibar edilemeyeceği de açıktır. Hemen belirtilmelidir ki, yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usûlüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. 1086 sayılı HUMK' nun 73. (6100 Sayılı HMK'nun 27.) maddesi)hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme, tarafları dinlemeden, onları, iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür.Öte yandan, tebligatın nasıl ve kimlere yapılacağı adres araştırması ve tespitinin yöntemi 7201 sayılı Tebligat Kanununda gösterilmiş, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 48 ve diğer maddelerinde de adres bilgilerinin tutulması, güncellenmesi ve kullanılması ile ilgili hükümler öngörülmüştür.Öncelikle; yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması asıldır. Değinilen işlemleri nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usûli işlemdir. Tebliğ ile ilgili Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümleri şeklidir.Bu nedenle,tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur.O hâlde, yukarıda belirtilen işlemler yapılmaksızın ve ilkeler göz ardı edilerek sonuca gidilmiş olmasının doğru olduğu kabul edilemez. Esasen, taraf teşkilinin sağlanması Anayasanın 90/son maddesi delaletiyle AİHS'nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir. Bu durumda dava dilekçesinin tebliğinin yöntemine uygun olduğu söylenemez. Bunun sonucu olarak davalının eldeki davada savunma hakkını kullanamadığı ortadadır.Öyle ise mahkemenin 20.11.2013 tarihli temyiz isteginin süreden reddine ilişkin kararının ve kesinleşme şerhinin ortadan kaldırılmasına karar verildikten sonra, işin esasının incelenmesinde; davanın davalıya usulen bildirilmediği, davada taraf teşkilinin yasaya uygun biçimde sağlanmadığı sonucuna varılmaktadır. Hâl böyle olunca, davalıya usûlüne uygun olarak dava dilekçesinin tebliği ile taraf teşkili sağlandıktan sonra yanların gösterecekleri kanıtların toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, usulüne uygun olarak taraf teşkili sağlanmaksızın işin esası bakımından yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davalı vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 01.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
22.04.2016