T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2014/11-568
K. 2015/244
T. 23.6.2015
· SANIĞA DURUŞMA GÜNÜ BİLDİRİLMEDEN YOKLUĞUNDA DİRENME KARARI VERİLEMEYECEĞİ ( Resmi Belgede Sahtecilik - Sanığa Davetiye TebliğEdilmeden Duruşma Günü Bildirilmeden Yargılamaya Devamla Sanığın Yokluğunda Direnme Kararı Verilmesi Savunma Hakkını Kısıtladığı )
· BOZMA KARARINA HANGİ NEDENLE UYULMADIĞININ AÇIKLANACAĞI ( Resmi Belgede Sahtecilik - Bozma Kararına Niçin Uyulmadığı Açıklanmayarak Bozulan Kararın "Gerekçe ve Deliller" Bölümün Aynen ve Yeniden Yazılmasıyla Yetinilmesinin Doğru Olmadığı )
· RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK SUÇU ( Suç Tarihi - Sanığın Katılan Tarafından Keşide Edilen 2.500 Amerikan Doları Bedelli Bononun Bedel Hanesinde Tahrifat Yaparak 32.500 Amerikan Doları Haline Dönüştürüp İcra Takibine Koyduğu/Suç Tarihi Sanık Tarafından Suça Konu Sahte Kambiyo Senedinin İcra Takibine Konulduğu Tarih Olacağı )
· MAHKEME KARARLARININ GEREKÇELİ OLMASI ( Bozma Kararına Hangi Nedenlerle Uyulmadığı Belirtilmeden ve Direnme Gerekçeleri Gösterilmeden Bozulan Kararın "Gerekçe ve Deliller" Bölümünün Aynen Tekrarı İle Yetinilmesi Bozma Nedeni Olduğu - Resmi Belgede Sahtecilik Suçu )
· KAMBİYO SENEDİNDE TAHRİBAT YAPARAK SENEDİ İCRA TAKİBİNE KOYMA ( Suç Tarihi Sanık Tarafından Suça Konu Sahte Kambiyo Senedinin İcra Takibine Konulduğu Tarih Olduğu - Resmi Belgede Sahtecilik )
· SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI ( Resmi Belgede Sahtecilik - Sanığa Davetiye Tebliğ Edilmeden Duruşma Günü Bildirilmeden Yargılamaya Devamla Sanığın Yokluğunda Direnme Kararı Verilmesi 1412 S. C.M.U.K.'nun 326/2 ve 308/8. Md. Aykırı Olduğu )
· SUÇ TARİHİ ( Sanığın Katılan Tarafından Keşide Edilen 2.500 Amerikan Doları Bedelli Bononun Bedel Hanesinde Tahrifat Yaparak 32.500 Amerikan Doları Haline Dönüştürüp İcra Takibine Koyduğu - Suç Tarihi Sanık Tarafından Suça Konu Sahte Kambiyo Senedinin İcra Takibine Konulduğu Tarih Olduğu/Resmi Belgede Sahtecilik Suçu )
2709/m.141
5271/m.34
1412/m.308/8,326/2
ÖZET : Dava, resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkindir. Sanığın katılan tarafından keşide edilen 2.500 Amerikan Doları bedelli bononun bedel hanesinde tahrifat yaparak 32.500 Amerikan Doları haline dönüştürüp icra takibine koyduğu iddia edilen somut olayda; suç tarihinin, sanık tarafından suça konu sahte kambiyo senedinin icra takibine konulduğu tarih olacağı gözetilmelidir. Sanığa davetiye tebliğ edilmeden, duruşma günü bildirilmeden, yargılamaya devamla sanığın yokluğunda direnme kararı verilmesi 1412 sayılı CMUK'nun 326/2 ve 308/8. maddelerine aykırı olup savunma hakkının kısıtlanması niteliğindedir. Yerel mahkemece, Özel Dairenin bozma kararına karşı ilk hükümde direnilirken, bozulmakla tamamen ortadan kalkan ilk hükümde direnilmesine karar verildikten sonra, direnme nedenleri gösterilmemiş, bozma kararına niçin uyulmadığı açıklanmayarak, bozulan kararın "gerekçe ve deliller" bölümün aynen ve yeniden yazılmasıyla yetinilmiştir. Bu itibarla bozma kararına hangi nedenlerle uyulmadığı belirtilmeden ve direnme gerekçeleri gösterilmeden bozulan kararın "gerekçe ve deliller" bölümün aynen tekrarı ile yetinilmesi isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmedir.
DAVA : Resmi belgede sahtecilik suçundan sanık T. A.'ın 5237 sayılı TCK'nun 204/1, 62, 51 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, ertelemeye ve hak yoksunluğuna ilişkin, İzmir 5. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 03.05.2011 gün ve 738-198 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 17.10.2012 gün ve 9449-17652 sayı ile;
"&S230; 1-Şikâyetçi A. E.'in 15.01.2001 keşide tarihli 31.03.2001 vadeli 2.500 Dolar bedelli olarak düzenlenen kambiyo senedinin şüpheli T. A.'a ciro yoluyla devredildiği, şüphelinin senedin bedel kısmını 32.500 Dolar haline getirip tahrifat yapmak suretiyle 04.09.2003 günü İzmir 5. İcra Müdürlüğünün 2003/7389 Esas sayılı dosyasında icraya koyduğu, müştekinin icra takibine itirazı üzerine İzmir 12. İcra Mahkemesinin ( Hukuk Kısmı ) 2003/121 Esas sayılı dosyasından yapılan yargılama sırasında yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 08.12.2003 tarihli raporda senet üzerinde ( 2.500 ) rakamları yazılmış iken bilahare farklı bir kalemle farklı bir zaman dilimi içerisinde ve farklı bir mesnet üzerinde ( 3 ) rakamının ilave olunarak senedin rakam bölümünde tahrifat yapıldığının belirlenmesi üzerine mahkemece davanın kısmen kabulü ile İzmir 5. İcra Müdürlüğünün 2003/7389 Esas sayılı dosyasındaki asıl alacağın 2.500 Amerikan Dolarına indirilmesine karar verildiği,
Sanık T. A. suça konu senedin düzeltilmiş olarak kendisine geldiğini, herhangi bir tahrifat yapmadığını beyan ettiği, yazı imza ve rakam örnekleri ile senet aslı üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 06.05.2008 tarihli bilirkişi raporunda suça konu senedin ön yüzünde bulunan yazı ve rakamlar ile arka yüzünde bulunan 3. ciranta yazı ve imzasının sanığa ait olduğunun tespit edilmesi üzerine resmi belgede sahtecilik suçunu işlediğinden bahisle açılan davada; sanığın, üzerine atılı suçu kabul etmeyerek; şikayetçi A. E.'in arkadaşı olup emlakçılık yapan oğlu M. A.'ın bürosuna gelerek Dikili'de satılık bir daire hakkında oğlu ile aralarında yapılan protokol üzerine oğlunun kendisine 32.000 Dolar ödediğini, daha sonra tapu işlemi için A. E.'i aradığında çeşitli bahaneler bularak tapuda işlem yapmaması nedeniyle oğlunun daireyi almaktan vazgeçmesi sonucu şikayetçinin kendisine ödenen 32.500 Dolar karşılığı olarak 31 Mart 2001 ödeme günlü 15.01.2001 tanzim tarihli senedi düzenleyerek verdiğini bu sırada F. C.'in de orada olup senedi mevcut haliyle aldığını, şikayetçinin "senedin rakam kısmı önemli değil önemli olan yazı kısmı diyerek verdiğini daha sonra bu senedi oğlumun borcundan dolayı ciro ettiği F. C.'in isteği üzerine 32.500 doları ödeyerek ondan aldığını şikayetçi ödemeyince icraya koyduklarını, belge üzerinde tahrifat yapmadığını savunması karşısında, şikayetçi ile senedin arkasında imzaları bulunan M. A. ve F. C. tanık sıfatıyla dinlenip suça konu belge de gösterilerek senedin verildiği sırada düzeltmenin bulunup bulunmadığının sorulması gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, belgelerde sahtecilik suçlarında aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdiri mahkemeye ait olup, suça konu belgenin adli emanetten celbedilerek incelenip özellikleri duruşma tutanağına yazılarak gerekçeli kararda aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığı tartışılıp denetime olanak verecek şekilde dosya içerisine konularak tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik incelemeye dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi,
2-Kabule göre de; Resmi evrakta sahtecilik suçunun cezası, 765 sayılı TCK'nun 342/1. maddesinde 2 yıldan 8 yıla kadar hapis, 5237 sayılı TCK'nun 204/1. maddesinde ise, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis olmasına rağmen, temel cezanın alt sınırdan tayini halinde, 5237 sayılı TCK'nun 53. maddesinde düzenlenen ve hapis cezasına mahkûmiyetinin kanuni sonucu olarak uygulanan güvenlik tedbirlerinin 765 sayılı Kanunda bulunmaması ve hapis cezasının ertelenmesi halinde 5237 sayılı TCK'nun 51/3. maddesinde öngörülen deneme süresi, 765 sayılı TCK'nun 95. maddesinde öngörülen sürelerden daha az ise de; öngörülen sürelerin iyi halli geçirilmesi halinde hükmolunan ceza, 5237 sayılı Kanunun 51/8. maddesine göre 'infaz edilmiş sayılacağı', 765 sayılı TCK'nun 95/2. maddesine göre ise, 'esasen vaki olmamış sayılacağı'ndan 647 sayılı Kanunun 6. maddesi ile 765 sayılı TCK'nun 95/2. maddesi birlikte değerlendirildi- ğinde, deneme süresi içerisinde suç işlenmemesi halinde 'mahkümiyetin vaki olmamış sayılması' nedeniyle uygulama koşulları ve sonuçları itibariyle 5237 sayılı TCK'nun aleyhe olduğu gözetilmemesi&S230;",
İsabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkemece 28.12.2012 gün ve 2050- 2072 sayı ile; gerekçeli karar başlığında suç tarihi 15.01.2001 olarak gösterilerek, bozma ilamı ve duruşma günü sanığa tebliğ olunmadan sadece müdafine tebligat yapılıp dinlenilmesi ile yetinilerek ve bozma kararına niçin uyulmadığı açıklanmadan, bozulan kararın "gerekçe ve deliller" bölümü aynen yazılmak suretiyle önceki hükmünde direnilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının 22.09.2014 gün ve 198579 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR : Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hükmün eksik araştırmaya dayalı olarak verilip verilmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de;
1-Yerel mahkemece suç tarihinin hatalı olarak belirlenip belirlenmediği,
2-Lehe bozma ilamı ve duruşma günü sanığa tebliğ olunmadan sadece sanık müdafiine tebligat yapılıp dinlenilmesi ile yetinilerek hüküm kurulmasının savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığı,
3-Direnme hükmünün yasal ve yeterli gerekçeyi taşıyıp taşımadığı,
Hususlarının öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık hakkında 07.12.2010 tarihli iddianame ile katılan tarafından keşide edilen 15.01.2001 tanzim ve 31.03.2001 vade tarihli 2.500 Amerikan Doları bedelli bononun bedel hanesinde tahrifat yaparak 32.500 Amerikan Doları haline dönüştürüp 04.09.2003 tarihinde icra takibine koyduğu iddiasıyla resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda 03.05.2011 tarihli hüküm ile sanığın mahkûmiyetine karar verildiği, hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulması ve kabule göre 5237 sayılı TCK'nun sanığın aleyhine olduğunun gözetilmemesi isabetsizliklerinden bozulduğu, yerel mahkemece gerekçeli karar başlığında suç tarihi 15.01.2001 olarak gösterilerek, bozma ilamı ve duruşma günü sanığa tebliğ olunmadan sadece müdafine tebligat yapılıp dinlenilmesi ile yetinilip, direnme nedenleri ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan bozulan kararın "gerekçe ve deliller" bölümü aynen yazılmak suretiyle önceki hükümde direnilmesine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır
Usule ilişkin uyuşmazlık konularının sırasıyla değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.
1-Yerel mahkemece suç tarihinin hatalı olarak belirlenip belirlenmediği:
Gerek suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK'nun 349/2 gerekse sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nun 210/1. maddesinde kambiyo senetlerinde yapılan sahteciliklerde resmî belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir. Burada söz konusu olan, sadece resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin cezanın uygulanması değildir. Resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerin bütün olarak uygulanmasıdır.
Resmi belgede sahtecilik suçu ise hem suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK'nun da ( m. 342/1 ) hem de sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nda ( m.204/1 ) "seçimlik hareketli" bir suç olarak düzenlenmiştir. Buna göre, resmi belgenin sahte olarak düzenlenmesi ( sahte bir varaka tanzimi ), gerçek bir resmi belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi ( hakiki bir varakayı tağyir ve tahrif eyleme ) veya sahte resmi belgenin kullanılması durumunda ( sahte bir varakayı bilerek kullanma ) suç oluşacaktır.
Seçimlik hareketli suçlar, suçun kanuni tanımında gösterilen alternatifli hareketlerden herhangi birisinin işlenmesi ile tamamlanabilen suçlardır. Seçimlik hareketlerin tamamının işlenmesi şart olmayıp, bir tanesinin işlenmesi suçun oluşması için yeterlidir. Seçimlik hareketlerden birkaçı ya da hepsi birlikte işlenmiş olsa dahi tek suç oluşacak, ancak bu durum temel cezanın belirlenmesinde göz önünde tutulabilecektir. Seçimlik hareketlerden birisi tamamlanmış ise diğeri teşebbüs aşamasında kalsa dahi suç tamamlanmış kabul edilecektir. Bu suçlarda, suç tarihi en son seçimlik hareketin yapıldığı tarih olup dava zamanaşımı da bu tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır.
Sanığın katılan tarafından keşide edilen 15.01.2001 tanzim ve 31.03.2001 vade tarihli 2.500 Amerikan Doları bedelli bononun bedel hanesinde tahrifat yaparak 32.500 Amerikan Doları haline dönüştürüp 04.09.2003 tarihinde icra takibine koyduğu iddia edilen somut olayda; suç tarihinin, sanık tarafından suça konu sahte kambiyo senedinin icra takibine konulmak suretiyle kullanıldığı 04.09.2003 olacağı gözetilmeden, gerekçeli karar başlığında, senedin üzerinde yazılı düzenlenme tarihi olan 15.01.2001 olarak yanlış gösterilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
2-Lehe bozma ilamı ve duruşma günü sanığa tebliğ olunmadan sadece sanık müdafiine tebligat yapılıp dinlenilmesi ile yetinilerek hüküm kurulmasının savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığı:
1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326. maddesinde, "Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak mahkeme ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.
Sanık veya müdahil ve vekillerine davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları tespit edilmemiş olsa dahi duruşmaya devam edilerek dava gıyapta bitirilebilir. Ancak sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhalde dinlenilmesi gerekir" hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm gereğince, bozma kararı sanık lehine olsa dahi bozmadan sonra yapılan yargılamada yerel mahkemece sanık, katılan ve varsa vekillerine duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ olunmalı, duruşma gününden haberdar edilmelidirler. Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, tebligat yapılamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen sanığın duruşmaya gelmemesi halinde, verilecek ceza bozmaya konu olan cezadan daha hafif ise yargılamaya devam olunarak bir karar verilmelidir.
Sanığa davetiye tebliğ edilmeden, duruşma günü bildirilmeden, yargılamaya devamla sanığın yokluğunda direnme kararı verilmesi 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2 ve 308/8. maddelerine aykırı olup savunma hakkının kısıtlanması niteliğindedir.
3-Direnme hükmünün yasal ve yeterli gerekçeyi taşıyıp taşımadığı:
Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı CMK'nun 34. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açacağında kuşku yoktur. Nitekim Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamalarına göre de, bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, yerel mahkeme tarafından CMK'nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca yeniden usulüne uygun olarak hüküm kurulması, bunun yanında direnmeye ilişkin gerekçenin de gösterilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosyada; yerel mahkemece, Özel Dairenin bozma kararına karşı ilk hükümde direnilirken, bu ilkeler doğrultusunda işlem yapılmamış, bozulmakla tamamen ortadan kalkan ilk hükümde direnilmesine karar verildikten sonra, direnme nedenleri gösterilmemiş, bozma kararına niçin uyulmadığı açıklanmayarak, bozulan kararın "gerekçe ve deliller" bölümün aynen ve yeniden yazılmasıyla yetinilmiştir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, gerekçeli karar başlığında suç tarihinin yanlış gösterilmesi, bozma ilamı ve duruşma günü sanığa tebliğ olunmadan yargılamaya devamla yokluğunda direnme kararı verilmek suretiyle savunma hakkının kısıtlanması ve bozma kararına hangi nedenlerle uyulmadığı belirtilmeden ve direnme gerekçeleri gösterilmeden bozulan kararın "gerekçe ve deliller" bölümün aynen tekrarı ile yetinilmesi isabetsizliklerinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmedir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- İzmir 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 28.12.2012 gün ve 2050 - 2072 sayılı direnme hükmünün, gerekçeli karar başlığında suç tarihinin yanlış gösterilmesi, bozma ilamı ve duruşma günü sanığa tebliğ olunmadan yargılamaya devamla yokluğunda direnme kararı verilmek suretiyle savunma hakkının kısıtlanması ve bozma kararına hangi nedenlerle uyulmadığı belirtilmeden ve direnme gerekçeleri gösterilmeden bozulan kararın "gerekçe ve deliller" bölümün aynen tekrarı ile yetinilmesi isabetsizliklerinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.06.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
28.03.2016