Değerli Basın Mensupları;
8 Mart, kadınların eşit işe eşit ücret, günde sekiz saat çalışma ve doğum izni talepleriyle 1857 yılında başlattıkları eşitlik mücadelesinde, hakları uğruna can verdikleri gündür.
Günümüzde 8 Mart’lar, kadın sorunlarına çözüm önerilerinin tartışıldığı, kadına karşı her türlü ayrımcılığın kaldırılması ve kadına yönelik şiddete son verilmesi istemlerinin bir kez daha dile getirildiği; Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür.
Kadınlar, Dünya nüfusunun % 50 sini , Yeryüzündeki toplam işgücünün üçte ikisini oluşturmasına rağmen dünya gelirinin % l0 unu almakta ve dünyanın tüm mal varlığının sadece % 1 ine sahip bulunmaktadır .Yaşamın bütün alanlarında ; çalışma alanında, istihdamda, karar alma mekanizmalarında , politikada kadınlar ne yazık ki nüfusları oranında temsil edilemiyor.
Dünya Ekonomi Forumunun 134 ülkede yaptığı araştırma sonucu hazırlanan “Kadınların ekonomik hayata katılımı, kadınların elde edebildiği yada onlara sunulabilen olanaklar, eğitime ve sağlık hizmetlerine erişim ve herşeyden önemlisi karar alma mekanizmalarında temsil açısından Türkiye dünya sıralamasında son sıralarda yer almaya devam ediyor. Sağlık alanında siyasette , ekonomik katılım ve fırsat eşitliği konusunda , eğitim konusunda maalesef İran ,Suriye ve Etiyopya gibi az gelişmiş ülkelerin de gerisinde yer almaktadır.
Türkiye 1985 yılında Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini (CEDAW) imzalamış ve 2000 yılında da Pekin Ek İhtiyari Protokolünü kabul etmiştir. 2002 yılında Türk Medeni Kanunu , 2005 yılında Ceza Kanunu ile de pek çok yeni düzenlemeler getirilmiştir.Fakat halen daha yasalardaki hükümlerin ve uluslar arası sözleşmelerin uygulanması, yorumlanarak kararlara gerekçe yapılması , Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarının iç hukukta göz önüne alınması için mücadele vermek zorunda kalınmaktadır.
Bugün yeryüzünde en az her üç kadından biri şiddetin değişik biçimlerine maruz kalmaya devam ediyor. Gerek ev içinde gerekse kamusal alanda kadına karşı şiddet ortadan kaldırılabilmiş değil. Ne yazık ki ülkemizde de kadına yönelik şiddet , taciz , tecavüz ve kadın cinayetleri fahiş oranda artmıştır. Neredeyse her gün bir kadın cinayeti ,taciz ve tecavüz haberleri ile sarsılmaktayız.
Ülkemizde ne yazık ki aile içi şiddeti önleme, şiddete uğrayanı koruma amacıyla kabul edilen 6284 Sayılı yasanın uygulamasında karşılaşılan aksaklıklar giderilmemiştir.. Şiddet bir insanlık suçudur. Kadınların şiddete uğradığında yada şiddet riski olduğunda sığınacakları bir yere ihtiyaçları vardır. Ülkemizde sığınma evleri maalesef yeterli sayıda değildir.AB Standartları her 7500 kadın için bir sığınma evi açılmasını öngörmekte, Belediye yasası ise nüfusu 50.000 geçen tüm belediyeler için sığınma evi açmak yükümlülüğünü getirmektedir. Ancak Türkiye’de var olan kadın sığınma evi sayısı 135’tir, olması gereken sayı ise 3 bin 800’dür.
İnsan hakları evrensel bildirgesi ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış bulunan kadının insan haklarını tanımak , geliştirmek ve kadına yönelik şiddeti önlemek siyası iktidarların sorumluluğundadır. Bu nedenlerle;
-Devletin kadınlara yönelik her türlü şiddet eylemini açık bir şekilde kınamasını,
-Karar alma mekanizmalarında ayrımcı politikalar yerine cinsiyet eşitliği ve eşit temsil konusunda yasal düzenlemeler yapılmasını,
-Demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile işlemesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için yapılacak seçimlerde tüm partilerin aday listelerinin cinsiyet eşitliğine göre düzenlenmesini;
-Cinsiyet ayrımcı politikalar, yasalar ve uygulamaların kaldırılmasını, eylem ve eğitim projelerinin kadın örgütleriyle birlikte hayata geçirilmesini,
-Kadınların ekonomik özgürlüğü için çalışmasının önündeki engellerin kaldırılmasını, sosyal güvenlik, parasız eğitim ve parasız sağlık haklarından yararlanılmasının sağlanmasını,
-Aile içi şiddeti ve genel olarak kadın ve çocuklara yönelik şiddeti önlemek için kampanyalar ve eğitim programları başlatılmasını,
-Medyanın, kadın ve çocuklara yönelik şiddeti teşvik edici yayınlar üzerinde kendi oto-denetim mekanizmasını kurarak kadın ve çocuklara yönelik şiddeti bir malzeme olarak kullanmaktan vazgeçmesini,
-Şiddete uğrayan kadınlar için başvuru ve sığınma evlerinin sayısının artırılmasını, ücretsiz danışmanlık, psikolojik ve tıbbi destek ve yasal yardımın yapılmasını istiyoruz.
Bu güzel dünyada kadın/erkek hep birlikte yaşıyoruz. Kadınlarımızı anladığımız, saygı duyduğumuz, yaşam ve özgürlük hakkı başta olmak üzere sağlık, eğitim, yiyecek, barınma ve toplumsal hizmetler de içinde olmak üzere sağlığına ve esenliğine uygun bir yaşam düzeyine kavuşma, mal ve mülk edinme, çalışma, işini seçme özgürlüğüne saygı duyulduğu ölçüde mutlu bir dünya kurmuş oluruz. Ülkemizin ve dünyamızın daha eşitlikçi, daha yaşanabilir hale gelmesi için erkeklerle yan yana çalışmayı hedefleyen biz kadınlar; eşitliği, özgürlüğü, hakça bir yaşamı, onurlu çalışmayı, eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik hakkından eşit bir şekilde yararlanmayı savunmaya devam edeceğiz.
Birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 8 Mart’ da; bütün dünya ve ülkemiz kadınlarının Dünya Kadınlar Gününü Kutluyor; kadınların birey ve vatandaş olarak haklarının korunması yolunda sonuna kadar mücadele edeceğimizi basına ve kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz. 08/03/2017
SİNOP BAROSU
Adına,
Av.HİCRAN KANDEMİR